odi profanum vulgus et arceo


"değerli okurlar, bütün bunlar bezginlikten, bir iş yapmamamın beni boğacak hale gelmesindendir. her şeyi anlamanın en yakın, en normal sonucu tembellikten, yani bile bile eli böğründe durmaktan başka nedir?... huysuzluğum hep o uğursuz anlayış yasaları yüzünden kimyasal bir çözülmeye uğrar. bir de bakarsınız, asıl amaç uçup gitmiş, sebepler toz olmuştur; suçlu ele geçmemektedir, aşağılanma aşağılanmadan çıkıp diş ağrısı cinsinden kaderin cilvesi haline gelmiştir. yapacağın tek şey kalıyor, o da duvarı daha sert yumruklamak. asıl sebebini bulamayınca her şeye boş verirsin. bir kerecik bilinçli olmayı bir yana koyarak, ilk sebebini aramadan, uzun boylu düşünmeden, körü körüne bırak kendini duygularının akışına; sev ya da nefret et, boş durmamak için bir şeyler yap! en geç ertesi gün bu danışıklı kanma yüzünden kendini küçük görmeye başlarsın. sonuç olarak sabun köpüğü ve yine eski tembellik..." dostoyevski

o öyle değil



"devletin bütün toplumsal işlevleri ele alması gem vurulmamış, dar kafalı bireyciliğin gelişmesine zorunlu olarak yardımcı oldu. belli ki devlete karşı yükümlülükleri artan yurttaşlar birbirlerine karşı yükümlülüklerden kurtuldular." peter kropotkin

"devlet bir devrimle yıkılabilecek bir şey değil, bir koşul, insanlar arasındaki belirli bir ilişkidir; devleti başka ilişkiler kurarak, birbirimize farklı davranarak yıkabiliriz." gustav landauer

diyorlar

"tek bir küçük ayrıntıyla, bilinçsiz bir nefretle yüklü tek bir kelimeyle her şeyin bittiğini bilir insan. oysa güzergahı, son noktasına dek tamamlamak gerekecektir; aşkın bütün aşamalarını ve bu aşamaların bütün ruhsal dolambaçlarını. bütün bunların insanı o ilk ana; kopuş şimşeğinin çaktığı ana geri götürmekten başka bir anlamı yoktur." baudrillard